27 Ekim 2011 Perşembe

Bebek sepeti...

Bir süre sonra Allah nasip ederse "babanne" olacağım.Bebeğim için hazırlık yaparken bu sepeti yaptım. Diğer yaptıklarımı da ilerleyen günlerde yayımlayacağım.

Kompozisyon dersinin yararları


Kompozisyon dersinin yararları



24 Ekim 2011 Pazartesi
aercan@bursahakimiyet.com.tr

Kompozisyon dersinin yararları “Elimden geldiği kadar karanlık bir odada ışık yakabilirim.”
“Yüzlerinizi kalbime yazdım çocuklar…”
“Bu çocuklardan sorumlu olmayı ben istemedim.”
“Sorumlulukla ödüllendirildin, sevgili kızım.”
Bu konuşmalar, öğretmen kızıyla babası arasında;
“Hayal ettiğin yerdesin.”
“Ama bu harika bir hayal!”
Bunlar da öğretmenin mimar eşiyle arasında geçiyor.
Büyük bir heyecan ve mutlulukla başladığı görevinde, aklından bile geçirmediği değişik yaşam koşullarından gelen öğrencilerle dolu bir sınıfta, onların yaşamına okulu, okumayı, öğrenmeyi getiren idealist bir öğretmeni anlatan “Özgürlük Yazarları” filmi, Öğretmen Erin’in gerçek yaşam öyküsüdür.
Bu öğretmen, "Öğrencilerime faydalı olmayı nasıl başarırım?" derken, onların kendilerini anlatmalarını sağlayan yazılar yazdırmaya başladı ve “olmaz” denileni başardı.
Meslektaşlarının, yöneticilerinin tüm engellemelerine karşın kendine ve öğrencilerine olan inancı onu sonuca götürdü, mutlu evliliğinin bitmesi pahasına…
Ortaöğretimin ikinci kademesi olan 9. sınıflardan itibaren edebiyat derslerinin yanında bir de kompozisyon dersi vardı.
Edebiyat dersinde; yılların süzgecinden geçmiş, değeri tartışmasız herkes tarafından kabul görmüş örnekleri tanır, yazarın kendini ifade ediş biçimini irdeler; bunları rehber alarak kendilerini anlamayı ve anlatmayı öğrenirdi çocuklar, kompozisyon dersinde.
Sınav kağıdını yüz puan üzerinden değerlendirirken, öğrencinin fikirlerine katılmasak da genel yazı yazma kurallarına uygunluğuna bakardık.
Cümlelerdeki anlatımın sadeliği, açıklığı; cümlelerin akıcılığı, sürükleyiciliği, özgünlüğü, sözcüklerin yanlış anlaşılmalara neden olmayacak şekilde dizilişi, anlatım bozukluğu;
Fikirlerin sağlamlığı, inandırıcılığı, kanıt göstermedeki tutarlılığı… gibi pek çok yönüyle ele alır değerlendirirdik.
Teknik olarak verdiğimiz bu bilgilerin ne kadarını doğru kullanabildiğine bakarken, kendini anlatan genci daha yakından tanır, onun dünyasını anlamaya çalışırdık.
Bundandır ki biz edebiyat öğretmenleri çocukların dünyasına girebilmeyi başarırdık.
Belki herkes bu yetkinlikte değildi ama en azından kendimi ve birlikte çalıştığım pek çok arkadaşımı biliyorum.
Bazen annesiyle, babasıyla ilgili sıkıntılarını, çoğu zaman da okulla, arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle, özel yaşamındaki çevresinden kaynaklanan sıkıntılarını gidermesinde yardımcı olurduk.
Kendi özel yaşamımızdaki sıkıntılarımızı aklımıza bile getirmemeye çalışarak…
“Bu sadece iş.” demez; bilgileri, yaşamlarında kullanmalarını nasıl sağlayayım, diye uğraşırdık.
Ders yılının sonunda öğrencilerimizden “Bu sınıf, kendimiz olabildiğimiz, huzur bulduğumuz tek yer” sözlerini duymasak da onlardaki gelişmeyi, yazmadaki ilerlemelerini görür mutlu olurduk.

17 Ekim 2011 Pazartesi

Okul zorbalığının sebebi de "şiddet"


Okul zorbalığının sebebi de “şiddet”


17 Ekim 2011 Pazartesi
aercan@bursahakimiyet.com.tr

Okul zorbalığının sebebi de “şiddet” Okulu, insanı yaşama hazırlık dönemindeki yer olarak tanımlarız.
Öğrencinin okuldaki davranışları eğer fark edilmez, fark edildiği halde üzerine yeterince gidilmezse öğrenci, bu davranışlarını eve, sokağa, daha sonraki dönemlerde de kendi kurduğu aile yaşamına taşır.
O ailede yetişen çocuklar da yine aynı kısır döngüyü yaşatır.
Biz, okulda bu tip öğrencilerin “eğitimini” sağlamazsak bugün toplumda yaşanan her türlü şiddetten sorumluyuz demektir.
Psikolojik danışmanların görüşleriyle örtüşen, benim uzun yıllar boyunca deneyimlerim sonucunda çıkardığım sebeplere bakmak istiyorum.
l Bireysel nedenler,
l Ailesel nedenler,
l Okula ait nedenler.
Bireysel nedenler; çocuğun kendi yapısal özelliğinden gelen saldırgan kişiliğe sahip olması.
Bu tip öğrenciler, arkadaşlarına karşı kaba kuvvet kullanmaktan çekinmez.
Diğerleri üzerinde güçlü ve baskın olma ihtiyacı ön plandadır.
Hatta kendinden büyüklere de aynı tutumu sergilemekte bir sakınca görmezler.
Bu davranışlarını haklı gösterecek pek çok nedenleri vardır kendilerince.
Sınıfta hep ilgi odağı olmak, öğretmeni “mat etmek” gibi bitmeyen bir zevkleri vardır.
Kendilerine yeterli ilgi göstermeyen öğretmenler de hedefleridir.
Benim derslerimde bu tür davranış sergilememeleri, benim bunu dile getirmem diğer öğretmenlerin yadırgamasına neden olmuştur her zaman.
Ailesel nedenler; bana göre en önemli sebepler burada başlıyor. Özellikle çocuğu yetiştiren annenin, çocuğunun ilk yıllarında ona yönelik yetersiz sevgi ve ilgiyle birlikte olumsuz tutumlar sergilemesi,
İleriki yıllarda diğer insanlara karşı saldırgan ve acımasız olma riskini artırıyor.
Çocuğun okuldaki, arkadaş çevresindeki saldırgan davranışlarının, anne ya da baba tarafından desteklenmesi.
Hatta bunun ailede, “ezilmeme” gibi algılanıp destekleyici tavır sergilenmesi.
Bir sınırlama görmemesi çocuğun bu anlamdaki özgürlük alanı genişletiyor.
En önemlisi de ailenin çocuğu yetiştirirken ona güç kullanması, şiddet uygulaması çocuğun saldırgan davranışlarını artırıyor.
Bu noktada “Ailenin böyle bir tutumunda biz okul olarak ne yapabiliriz ki?” sorusu geliyor her zaman.
Ben de yine, okul sadece öğrenci için değildir,
Psikolojik danışmanlarıyla, öğretmeniyle aileyi de eğitmesi gereken yerdir, diyorum.
Okula ait nedenler; müdür, müdür yardımcıları ve öğretmenlerin yetersiz denetimleri nedeniyle okullarda zorbalık eğilimi artmaktadır. Okulun sosyal ortamının, genel havasının bütün öğrencilere karşı sıcak ve kucaklayıcı olmaması da şiddet eylemlerini artırıyor.

6 Ekim 2011 Perşembe

Kağıttan güller


İnternetten bulduğum bu güzel çiçekleri de sizlerle paylaşmak istedim.