9 Eylül 2011 Cuma

Eğilsel kol çalışmalarının önemi


Eğitsel kol çalışmalarının önemi


06 Nisan 2009 Pazartesi
aercan@bursahakimiyet.com.tr

Eğitsel kol çalışmalarının önemi

-->
Adına ister “eğitsel kol”, ister “sosyal etkinlik” veya “kulüp”, ne derseniz deyin ders dışı faaliyetler olarak bilinen bu çalışmalar; çocuğun ruhsal ve birey olarak kişilik gelişimi açısından çok önemli çalışmalardır.
Bu ders dışı çalışmalar nedense “ders saati ayrılmamalı” olarak algılanıp öğle aralarına olmadı kısacık teneffüslere sıkıştırılarak geçiştiriliyor.
Oysa akademik çalışmalar dışında yapılması gereken çalışmalar olarak algılanmalı, okulda bulunulan süre içinde, ders verimliliğini artıracak saatlere konmalıdır.
Üniversite öğrencisi için uygun olan uygulama, lisede henüz kişilik oluşumu süreci yaşayan gençler için uygun olmayabilir, kaldı ki oradaki ders saatlerinin esnekliği, öğrencinin gün içinde boş saatlerinin olması gibi pek çok farklılıklar göstermektedir.
“Öğrencilerde başarıyı engelleyen davranışlar ve ders başarıları” ile ilgili hazırladığım bir seminer çalışması için yaptığım araştırmalar sonucunda gördüm ki okullardaki eğitici kol çalışmaları sayesinde çocuğun ya da gencin arkadaş ilişkileri, görev sorumluluğu bilinci, topluluk karşısında heyecanlanmama… gibi yaşam için önem taşıyan pek çok konuda özgüven kazanmasını ve sosyalleşmesini sağlayan oldukça önemli deneyimleri, yaparak yaşayarak öğrenmesini sağlıyor.
İster yetişkin olalım ister genç bir insan ya da çocuk, hiçbirimiz herhangi bir konuda bize öğüt verilmesinden hoşlanmayız. Örneğin sınıfta sessiz ol, arkadaşınla konuşma, konuşursan şöyle başarısız olursun gibi komut içeriği taşıyan öğütler hep itici gelmiştir.
Halbuki bir spor, müzik, el sanatları… çocuğun sevdiği ilgi duyduğu bir etkinlikte öğretmen rehberliğinde, arkadaşlarıyla birlikte yaşarken bunları kendisinin görmüş olması, hatalarından kendisinin ders alması “bir musibet, bin nasihatten evladır” sözünü doğrular ve birey üzerinde daha etkili olur.
Lise sınıflarındaki öğrencilerin test çözerken, ders dinlerken kulaklıklarla müzik dinleme arzusunu bastıramayışının en büyük sebebi, bu sınıflarda bu tarz çalışmaların olmamasının sonucunda gencin kafasını boşaltması, kendini rahatlatması isteğinin karşılanmamış olmasından kaynaklandığı çok açık.
Ne yazık ki okullardaki resim, müzik, beden eğitimi, el sanatları… gibi çalışmaları yürütecek öğretmen sayısının yetersiz olması veya bu derslerin öğrenci için önemini kavrayamamış bir yönetim anlayışının başta olması öğrencilerin sınıfta, derste yapmaması gereken davranışları sergilemesine neden oluyor.
Prof. Dr. Yankı Yazgan:” Sporun ve sanatın kazandıracağı beceriler, çocukların gerçek hayat için yaptıkları bir başka prova niteliğini taşıyor. O sebeple ben, ergenliğe hazırlığın araçlarından bir tanesinin çocuklara hem uygulayıcı hem de izleyici spor ve sanat zevki kazandırmak olduğunu düşünüyorum.” diyor. Yıllardır bu gençlerle yaşamış biri olarak bu sözlere katılmamam mümkün değil.
Yazgan sözlerini şöyle devam ediyor:”Okullarda spora ve sanata ayrılan zaman, hatta onlar için ayrılmış dersler kolayca harcanır: Ne lüzumu var sorusunun, o pek lüzumsuz sorunun, ilk hedefi “kültür” dersleri olur. Resim dersi yerine matematik yapmak gibi. Bir işi düşmedikçe dostunu aramayan insanlardan şikayetçiyizdir ama sınavlarda resimden, müzikten, spordan soru çıkmayacaksa niye öğreneyim? Mantığından ne farkı var ki o dostun?”
Bizi zorlayan ama sonunda yapmaktan keyif aldığımız aktiviteler, çalışıp araştırıp heyecanla sunduğumuz münazaralar, yeterli çabayı göstermediğimiz için kaybettiğimiz maçların içimizde oluşturduğu çelişkiler değil mi bugün bizi biz yapan?
Bu önemli konuyu önemsizleştirilmiş halinden kurtarmak umuduyla ele almaya devam edeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder