9 Eylül 2011 Cuma

Öğretmenler, bakanlıktan şikayetçi


Öğretmenler bakanlıktan şikayetçi


08 Şubat 2010 Pazartesi
aercan@bursahakimiyet.com.tr

Öğretmenler bakanlıktan şikayetçi Bu başlık, Öğretmenler Günü’ne yakın tarihlerde basında gördüğüm, üzerinde durmaya değer gördüğüm bir konu içeriyordu.

Sadece okulların tatile girdiği veya açıldığı günlerde öğretmen, öğrenci ve okullar hatırlandığı için ben de üzerinden biraz geçtikten, öğretmenlerin unutulmaya başlamasından sonra ele almayı uygun gördüm.
Haberin devamında Türk Eğitim-Sen tarafından 3 bin 65 öğretmen üzerinde yapılan anket sonuçları yer alıyordu.

Sonraki günlerde bu anketle ilgili neler yapıldı, MEB bu anketi dikkate aldı mı bilemiyorum; ama orada asıl dikkatimi çeken bir başka başlıktı. ”Öğretmenler idarecilerin ayrımcılık yaptığına inanıyor.”

Ankete göre, “öğretmenlere idarecilerle olan ilişkilerinde ne tür sorunlarla karşılaştıkları sorulduğunda öğretmenlerin yüzde 42.5’i adam kayırma ve ayrımcılık, yüzde 29.4’ü okulda yaşanan sorunlara duyarsızlık, yüzde 14.1’i baskıcı ve dayatmacı tutum, yüzde 13.9’u sendikal farklılıklara göre davranma” cevabını verdiğini gördüm.

İdarecilerin adam kayırma ve ayrımcılık yaptığına inanan öğretmenlerin yüzdesinin bu kadar çok olması düşündürücü.

Bir okulda idareci, eski tanıdıklarına, yakın arkadaşım diye gördüğü öğretmene hak etmediği bir yaklaşımda bulunuyor. Bu “ötekiler” için çok üzücü olmalı. Ne yapabilir? Elinden ne gelir?... Sonuçta tüm öğretmenler o okulun, öğrencilerin başarısı için amaç birliği içinde diye düşünür. Bir gün gerçeğin görüleceği umuduyla işine devam eder. Anket sonuçları ise işte bu konunun ciddi bir sorun olduğunu ortaya koyuyor.
Diyelim ki bir okulda bir öğretmen, yıllarca o okulun yükselmesi, çocukların başarılı olması için gecesini gündüzüne katmış, çalışmış, didinmiş, olmayanları olur hale getirmiş, “Ders programıyla ilgili en küçük bir itirazda bulunmamış.”

Bu arada okula yeni gelen ama okul idaresindekilerle bazı ahbaplık ilişkileri içinde olan veya ”her zaman ona güzel iltifatlarda bulunmuş”, samimiyetsizliğini bebeklerin bile görebileceği sözüm ona saygı göstermiş, suya sabuna dokunmamış, her söyleneni doğru mu yanlış mı demeden “tamam efendim” demiş, yapılan yanlış uygulamalara göz yummuş öğretmenin programı, son derece düzgün, dersler sabah saatlerinde, hatta boş günleri, boş dersleri o kadar güzel ayarlanmış ki istese bu kadar olmaz.

Diğer tarafta yıllardır orada bulunan veya az önceki tavırları sergilememiş öğretmenin programı adeta cezalandırıcı bir anlam taşıyor. Biz öğretmenlerin deyimiyle” karnıyarık “ bir halde. Boş saatleri, boş günleri en olmadık zamanlarda. Şimdi o insanlar da çocuk değil; kendilerine yapılan bu haksızlıkları görüyorlar. Kaldı ki şimdi çocuklar bile her şeyin farkında.

Ya da gerçekten başarılı olan öğretmenin okutması gereken sınıflar, yeni gelen veya yakın arkadaş olan öğretmene veriliyor. Onun öğrencilere yeterince verimli olmayacağını bildiği halde. “Bu sınıf daha problemsiz, onun başına iş açmaz, iyi öğrenciler çoğunlukta, sınıf hakimiyeti problemi yaşamaz…”
Peki olan kime oluyor? Elbette bu tür hesaplardan habersiz olan öğrencilere…

SORU: Ülkemiz ne zaman çağdaş bir ülke olur?
CEVAP: Bu tür adam kayırmaların bütün kurumlardan tamamen yok olduğunda; ama en başta ve ilk önce okullardan yok olduğunda…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder