9 Eylül 2011 Cuma

Vefa duygusu


Vefa duygusu


16 Kasım 2009 Pazartesi
aercan@bursahakimiyet.com.tr

Vefa duygusu Geçen haftalarda, ödevlerimizden, görevlerimizden, sorumluluk duygusundan söz ettim.

Bu kavramların birbirleriyle, biri olmazsa diğeri de olmaz dedirtecek kadar ilişkili olduğuna değindim.
Bu hafta, vefa duygusuna, sevgiyi sürdürmeye, sevgi ve dostluk bağlılığına değinmek istiyorum.

Günümüzde zayıflayan pek çok duygumuz gibi “vefa” duygumuzun da yok olmaya doğru gittiğini görüyorum.
İnsanlar artık kendisine çıkar sağlamayan kişilerle geçmişte ne kadar iyilik, dostluk, sevgi görürse görsün unutmayı tercih eder duruma geldi.

Bunun pek çok sebebi vardır elbette. Hızlı geçen yaşam temposu içindeki savruluşların, “ekmek” peşinde koşuşturmanın getirdiği ihmaller…

Bazen karşısındakine gösterilen sevgi ve dostluğun anlaşılamaması, beklentilerin karşılanmamasından, bazen de “iyimser” duygularının kullanılıyormuş gibi hissetmesinden… ve daha pek çok sebep sayabilirim.

İnsanın ilişkileri de tıpkı duyguları gibi karmaşık olabiliyor.

Okul ve öğrenci ilişkilerinde durum biraz daha farklıdır.Özellikle öğretmende daima karşılık beklemeyen bir özveri söz konusudur. En azından benim için öyledir.

Son zamanlarda öğrencilerine benim anladığım manada yardımcı olma şeklinden uzak, özel ders vermek ya da kendi dershanesine getirmek amacıyla yaklaşan öğretmenlerin de olduğunu duyuyorum ve üzülüyorum.
Belki de bu tutum, toplum tarafından genelleştiriliyor, “tüm öğretmenler böyledir” sonucuna götürülüyor olabilir. Hem velilerde hem öğrencilerde yaygın olan bu izlenim değişmeli, değiştirilmeli.

Ben hala bu tek tük çıkar ilişkisiyle yaklaşanların dışında idealizmle, tek kaygısı öğrencisine yardımcı olmak olan büyük bir kesimin olduğunu biliyorum, buna inanıyorum.

Öğretmenler kendi aralarındaki sohbetlerde zamanında kendisine çok emek verdiği, başarması için ona destek olduğu ya da ilgi ve sevgi gösterdiği öğrencilerinin sonraki yıllarda, karşılaştıkları yerde görmezlikten geldiğini dile getirirler.

Bazı velilerin de bir merhaba dememek için yollarını değiştirdiğinden konuşurlar.

Bu sırada vefa duygusunu verememiş olduğumuzu düşünür, yine kendimizde ararız suçu.

Okuluna, öğretmenine vefasızlık eden bir insanın hayatındaki her şeye karşı aynı tutum içinde olması muhtemeldir.

Vefa duygusu taşıyan öğrencilerimiz de nerede biz öğretmenlerini görseler koşarak yanımıza gelir, sevgilerini, saygılarını iletir, artık eski bir dost haline gelmiş iki insanın birbirlerini görmekten duyduğu mutluluğu yaşatırlar o an.

Geçmişte kötü anlar yaşanmış, sevgi bağı oluşturulamamış öğretmen öğrenci ilişkilerinde ben her zaman öğrencinin haklı olduğunu düşünürüm.

Sebebiyse hayatı yeni tanımaya başlayan çocuk ya da genç, yanlışlar, hatalar yapabilir; onun yanlışlarını düzeltmesine yardımcı olmak, ona doğru davranışları benimsetmek, bunları anlaması için her yolu denemek, doğru, düzgün insan olması için çabalamak biz öğretmenlerin işidir, derim.

Nitelikli öğretmenler, eğitim sisteminin mükemmelliğine, dolayısıyla ülkenin mükemmelliğine katkıda bulunur; çünkü onlar, nakış işler gibi dakikaları saatlere bağlarken saatleri günlere, haftalara, aylara, yıllara bağlayarak “iyi insanı” oluştururlar.

Eğitimin, eğitim sisteminin hedeflerinden biri de gelişme, değişme ve büyümeyi sağlamaktır.

Bu sistemin bir parçası olan öğretmenin bu hedefe ulaşmada etkin olabilmesi için de önce kendini geliştirip değiştirmesi gerekir. Zira eğitim sisteminin hedefine ulaşmasına yardımcı olacak en etkili araç öğretmendir. Bu yüzden öğretmenlerin sorumluluklarını yerine getirecek şekilde hazırlanmaları da yaşamsal bir önem taşır.
Biz, sorumluluklarımızın farkında olalım, öğrencilerimizin her birine önce “iyi insan” olmayı, onlara aile, öğretmen, yurt kavramlarını öğretirken değerlerimizin hepsine sahip çıkmayı, “vefalı insan” olmayı da öğretelim.
Beni, telefonla, mesajla, e postayla arayıp soran vefalı öğrencilerimi ve herkesi sevgiyle kucaklıyorum…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder