10 Eylül 2011 Cumartesi

YGS sınavı eğlencesi!!??


YGS sınavı eğlencesi

03 Mayıs 2010 Pazartesi
aercan@bursahakimiyet.com.tr


YGS sınavının sonuçlarının açıklandığı günün sabah saatleri…
Haber kanallarının tümünde sınav haberleri neredeyse gündemin ilk maddesi.
Kısa sürede bulunan birinciler, ikinciler, üçüncüler ya sevinç görüntüleriyle ya da stüdyo konuğu olarak kanallarda yerlerini aldılar.
İlk bakışta “Ne var bunda, gayet doğal bir durum. Gençler, çalışmışlar, çabalamışlar derece yapmışlar, haber olmaya da hak kazanmışlar” denilebilir.
Ben de öyle söyledim, hatta birinciyi kutlayan dershane öğretmenlerinin görüntüleri beni çok duygulandırdı; sınavı kazanan öğrencilerimle yaşadığım sevinç dolu anlarımı anımsadım.
İlerleyen dakikalarda bu gençlerin halen bir üniversitede okumakta olduklarını, sadece geçen seneki derecelerini yukarılara çekmek için tekrar sınava girdiklerini ve özellikle de “eğlenmek için” sınava girdiklerini açıklamaya başlayana kadar…
O anda “neden?” sözcüğü kafamda uçuşmaya başladı. Neden böyle bir eğlenceye gereksinme duydular? Neden birinci olmak istiyorlar? Neden……
Derken CNN Türk’te üçüncü olan gencimiz, psikolog, bir de Sait Gürsoy’un bulunduğu program ilgimi çekti.
Beni çok üzen bir gerçeğin bir de bu programda artık dile getirilmiş olması, bu işin dedikodu olmadığının farkına varmam “Eğitim ve öğretimde son noktaya gelindiğinin” kanıtı oldu.
Bu noktaya ne zaman, nasıl geldiğimizi artık düşünmek istemiyorum.
Sait Gürsoy, çok haklı olarak, benim de kesinlikle katıldığım konuşmasında “ Dershanelerin bu birinciler ya da dereceye girenlerle kendi reklamlarını yaptıklarını, bunun puan olarak diğer öğrencilere haksızlık yarattığını ve bu durumun yıllardır yaşandığını “ söylerken bu yıl bir taraftan okul notlarıyla diğer taraftan sınava hazırlanmak zorunda olan ve onlara göre doğal olarak daha çok stres altında olan öğrenciler geldi gözümün önüne.
Zaten çok iyi üniversitelerin istedikleri bölümünde okuyan ve baskı altında olmayan bu gençlerin tekrar böyle bir sınava girmeleri kariyerlerine “dereceye girmiş olmak” lüksü eklenirken, dershanelerden sağlayacakları maddi kazançlarını hesaplarken bu yılki arkadaşlarının durumunu hiç düşünmedikleri belliydi.
Hadi onlar düşünmediler de her biri bir anlamda “eğitim” yeri olan dershanelerdeki “eğitimciler” yıllardır nasıl düşünemezler onu anlamakta zorluk çekiyorum.
Reklam, para kazanma hırsı gözleri nasıl bu kadar kör edebiliyor, meslek etiğini yok sayabiliyor, varını yoğunu sınava girecek çocuğuna adamış velilere, bu yükün altında ezilen öğrencilere bu nasıl yapılabiliyor gerçekten anlayamıyorum.
Biz, öğretmenler, onları çalıştıran bu kurumlar, bu kurumların patronları… bu hale nasıl, niçin geldik? Bunu bana birileri anlatsın, anlamamı sağlasın…
Şu anda sözümün bittiği yerdeyim.
Herkese iyi eğlenceler!!....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder