Öğretmenler Günü |
23 Kasım 2009 Pazartesi |
aercan@bursahakimiyet.com.tr |
Öğretmenliğin tarihçesine baktığımızda belki dünyanın en eski, en köklü mesleğidir.
Bu saptamamı kanıtlayacak belgeler elimde olmayabilir ama kabaca ilk insanın ilk çağlardan bu yana yenilikleri yaratırken eski bilgilerden yararlandığını, bunu da işi iyi bilen ustalarından görerek, duyarak öğrendiğini söylemek yanlış olmaz herhalde… Mısır’da piramitleri yapan işçiler, dokunduğumuzda bizi yüzyıllar öncesine taşıyan Kız Kuleleri, Galata Kuleleri ve daha nice görünen görünmeyen harikaları yaratanlar nasıl başardılar dersiniz? Antik Yunan’da filozofların öğrencileri, Osmanlı tarihinde de padişahları eğiten, şehzadeleri geleceğin padişahı olacak niteliklerde yetiştiren erdemli, bilgili öğretmenleri tarih derslerinde herkes duymuştur. “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyen din büyüklerimizi de biliriz. Toplumda saygın bir yere sahip olan, olması gereken mesleklerin başındadır öğretmenlik. Uğruna şiirler yazılmış, günler düzenlenmiş olması da ayrı bir vefa duygusu örneğidir. Sabah gözünü açtığı andan itibaren o günkü derslerini, sınıfta neyi, nasıl, ne kadar anlatacağını, öğrenmeleri, öğrendiklerini pekiştirmeleri için neler yapacağını kafasında sürekli yaşayan, bir gece önce yaptığı hazırlıklarını çoğu zaman beğenmeyip yeni gelen fikirlerle birlikte tekrar yazmaktan bıkmayan bir öğretmen, acaba en yakınlarını düşünmek için ne kadar zaman ayırıyor dersiniz… Anlatacağı konuyu çok iyi bilmesi yetmez, o konuyu öğrencilerine çok iyi öğretmek için hele ikinci kademe ve lise bölümündeyse hangi sınıfta nasıl anlatması gerektiğini de sürekli planlamak zorundadır. Yaşamının otuz yılı aşan dönemini bu meslekte yaşamış, cefasını da sefasını da görmüş bir öğretmen olarak meslektaşlarımın neler yaşadıklarını, nelerle mücadele ettiklerini, çilelerini, mutluluklarını, sevinçlerini çok iyi bilirim. Sırf onu mutlu etmek için çocuğuna havalı spor ayakkabıları ya da okulunda başarılı olsun diye dövizle satılan İngilizce kitaplarını alıp bir maaşını verdikten sonra ayın sonunu nasıl getireceğim diye düşünmeye bile fırsat bulamayan, öğrencilerini yetiştirmek, adam etmek için çırpınan meslektaşlarımı da çok iyi bilirim. Bütün az gelirine rağmen, yaşam standardını yükseltmek için ilkelerinden taviz vermeyen meslektaşlarıma uygulanan ücret politikalarının yeterli olduğunu söyleyebilir miyiz? Devlet okullarında çalışanlardan tutun da özel okullarda çalışan arkadaşlarıma kadar, sınıflarda alın terini bilgilerine katarak döken onlar oldukları halde her ne sebepse daima en son düşünülendirler. Ama bu sorunlarımızın sorumluları, öğrencilerimiz olmadığı bilincinden hareketle asla bunu sınıflara taşımayız, görevimizi en iyi şekilde yapmak için didiniriz. Ben de çoğu zaman en acımasız eleştirileri kendimize yaparım ki bu bir özeleştiridir. Öğrencilerimize karşı olan sorumluluğumuzun önüne hiçbir engel geçmesin, çocuklarımıza ödev yapma alışkanlığını, sorumluluk duymayı kazandıran, ülkemizin geleceğini inşa eden bizler, iğneyi arada sırada kendimize batırarak çuvaldızı başkalarına batırma hakkı kazanalım diye. Yılda bir defa düzenlenen günlerde kendi kendimize eğlenmeye çalışırken dışarıda nasıl algılandığımızı da gözden geçirelim, diye. “ Eskiler erdemin ışığıyla ortalığı aydınlatması için önce devlet işlerini yoluna koyardı. Devlet işlerini yoluna koyabilmek için önce ev işlerini yoluna koyardı. Ev işlerini yoluna koyabilmek için önce kendilerine çekidüzen verirlerdi. Kendilerine çekidüzen verebilmek için önce düşüncelerini yoluna koyarlardı. Düşüncelerini yoluna koyabilmek içinse önce bilgi eksikliğini giderirlerdi.” Konfüçyüs’ün bu sözlerine naçizane ben de “ Bilgi eksikliğini yoluna koyabilmek için öğretmenlerimizin kafasındaki geçim derdini yoluna koymalıyız.” diye ilave etmek istiyorum. Öğretmen arkadaşlarımın onlara özel bu günlerini kutlarken onların şimdiyi ve geleceği aydınlatma yolundaki çalışmalarında hiçbir şeyin engel oluşturmamasını diliyorum. |
9 Eylül 2011 Cuma
Öğretmenler Günü
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder