9 Eylül 2011 Cuma

İlk hafta


İlk hafta


05 Ekim 2009 Pazartesi
aercan@bursahakimiyet.com.tr

İlk hafta Okulların açıldığı ilk hafta, öğrencilerin, biraz da öğretmenlerin en çok sevdikleri haftadır.

Sebebi de çok açık: ödevin verilmediği, dersin yapılmadığı sınıfta olmak…

Bazı "sıkı" öğretmenlerin ısrarlarına da çok mantıklı bir cevap vardır bu hafta "daha kitaplarımızı almadık, defterimizin kaç yapraklı olduğunu söylemediniz ki Hocam!"

Ya da "annem bu hafta sonu alacakmış" ,böylece öğretmen de "şimdilik" hoş görmek durumundadır.

Benim ismini hemen öğrendiklerim de birkaç hafta geçtiği halde tüm yaratıcılıklarını kullanarak uydurdukları bahanelerle hala kitabını, defterini alamadan sınıfa gelenler olurdu.

İhmalcilik girdabına kapıldıkları, yaz tatili rehavetinden daha çıkamadıkları için de ilk konular toparlanamaz, birinci yazılı sınav notları çok düşük olurdu.

Bunun her zaman böyle olması bugün de olabilirliğini güçlendiriyor.

Geçen hafta da söylediğim gibi sevgili öğrenciler, işi başından sıkı tutmak en akıllıca davranıştır. Konular henüz çok az olduğu için öğretmenlerimizin soru bulmakta zorlandıkları bu zaman dilimi, birinci yazılılardan
yüksek notlar almak için bir fırsattır.

Geçici olarak tutacağınız notlarla, öğretmeninize soracağınız konuyla ilgili sorularla hem ilk günlerden itibaren derslerinize önem verdiğinizi hem de başarılı olmaya ne kadar kararlı olduğunuzu kendinize ve çevrenize göstermiş olursunuz.

Bu geçici notları, tahtada öğretmeninizin anlattıklarını aynı günün sonunda defterinize geçirdiğinizde o günkü konuyu bir kere daha tekrarlama fırsatını da yaratmış olursunuz.

Bazı öğrencilerimiz için defter tutmamak büyümüş olmanın bir göstergesi olarak mı görülüyor ya da ihmalci yapılarından dolayı zor mu geliyor veya kendilerinin de farkında olmadıkları bir sebepten dolayı mıdır bilinmez sene başında birkaç sayfa kullanıldıktan sonra ders defteri bir kenara atılır.

Oysa onun anlamı öğretmene: "Ben sizin söylediklerinize, tahtaya yazdıklarınıza önem veriyorum, Evde yapmam gereken hazırlıklarımı da yapıyorum; yani ben bu dersten başarılı olmak istiyorum. Bütün bu çalışmalarıma rağmen düşük bir not alırsam lütfen bana yardımcı olun, konuyu iyice anlamamı sağlayın" demektir.

Bu kadar düzenli çalışma içinde olduğunu gören öğretmeni de mutlaka daha o kendisi farkında bile olmadan ona elini uzatacaktır.

Öğretmenlerimizin defter tutmakla ilgili isteklerine, verdikleri ödevlere bu mantıkla yaklaşın; bu durumu, arkadaşlarının defterlerinden teneffüs aralarında geçirilecek bilgiler olarak görmeyin.

Ödev kontrolü yapmayan öğretmen de olsa bu görevi verenin, sizin tutumunuz aynı olmalı; çünkü siz, defterdeki bilgileri, soru yanıtlarını o dersin öğretmeni için değil; kendiniz için, o derse ait konuları iyi öğrenmek için, dolayısıyla da sınavdan yüksek not almak için kullanıyorsunuz.

Bu yaklaşımda olmanız, sizin geçmiş yıllara göre daha başarılı olmanızı sağlayacaktır.
Bence denemeye değer…

DİL BAYRAMI
26 Eylül- 4 Ekim 1932. Bu tarih 1.Türk Dil Kurultayı'nın toplanmasıdır. Gelmiş geçmiş en büyük lider olan Mustafa Kemal ATATÜRK, aynı ülkede yaşayan insanlar arasında duygu, düşünce ve inanç birliğini oluşturan, toplumsal yapıyı geliştiren en güçlü bağın dil olduğunu görüşlülüğü ile tespit etmiş, bu günü ilk kez Dolmabahçe'de kutlayarak başlatmıştı.

Bu konuyu daha sonraki haftalarda detaylı ele almak üzere şimdilik ulusumuzun bu gününü kutluyor, bu konuda duyarlı olan yerel yöneticilerimize de teşekkürü bir borç biliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder