9 Eylül 2011 Cuma

ÖSS'de değişikliklere takılmayın


ÖSS’de değişikliklere takılmayın


02 Mart 2009 Pazartesi
aercan@bursahakimiyet.com.tr

ÖSS’de değişikliklere takılmayın

-->
Havaların ısınmaya başlaması, güneşin parlak yüzünün sınıf camlarından girmeye başlamasıyla birlikte perdeler bir o tarafa bir bu tarafa çekilmeye başlar. Bazen gerçekten güneşin bol ışığının rahatsızlık vermesi, bazen biraz bahaneyle derse ara verme arzusu, bazen de perde tartışması açarak soluksuz süren dersi kaynatmaktır amaç.
Sebep ne olursa olsun bahar, öğrencileri rehavete sokar, onlarda bahçede olma isteği uyandırır, onların ders dinleme performanslarını etkiler. Notlar da yavaş yavaş düşmeye başlar. Birinci dönem notu düşük derslere yoğunlaşılır, diğerleri ihmal edilir.
ÖSS’ye hazırlanan öğrencilerin sorunu daha bir başkadır. Okul derslerinin notları yüksek tutulmaya çalışılırken deneme sınavlarındaki puanların da artması için mücadele verilir. Okuldu, dershaneydi, ödevlerdi, sayfalar dolusu testlerdi derken çocuklar o yılı nasıl geçirdiklerini anlayamazlar.
Bu dönemde öğretmen olarak,anne baba olarak, hatta okul idaresi olarak neler yapmamız gerektiğini konuşacağız ama ben bu yıl ÖSS ile ilgili değişikliklere değinmek istiyorum şimdilik.
Müfredat ve haftalık ders saati doğrultusunda bazı değişiklikler oldu. 2009-ÖSS’de toplam soru sayısında değişiklik olmadı ama testlerdeki soru sayısının derslere göre değişimi oldu, şöyle ki:
Fen-1, Fen-2 testlerinde Biyoloji 8’den 10’a, Kimya 9’dan 10’a çıkarken Fizik’te 13’ten 10’a indi. Bir anlamda soru sayısı eşitlendi.
Edebiyat’ta 17’den 20’ye çıkıldı.
Coğrafya’da 8’den 10’a çıktı.
Sos-2 testindeki Tarih, Coğrafya değişmedi. Psikoloji testleri de Edebiyat- Sosyalin içinden Sos-2’nin içine alındı. Soru sayısı bu bölümde değişti ama toplam soru sayısı aynı.
Burada dikkatten kaçan bir durum var o da Psikoloji bölümünü seçen bir EA öğrencisi bu dersi, okulda hiç okumadan seçmek zorunda kalacak. Bu da ne kadar doğru bir yaklaşım ayrıca tartışmak gerekir.
Kaldı ki ben şahsen Psikoloji dersinin tüm alanlarda okutulmasından yanayım. Lise eğitimi almış bir kişinin insan psikolojisinin temel kavramlarından haberdar olmalı, kendini genel çerçevede de olsa tanımalı, ruhsal bozukluğunun farkında olmalı. Bugün toplumda sağlıklı gibi görünen, gerek aile gerekse iş ortamında bu bozuk psikolojinin zararlarını çevresindekilerin yaşamasına neden olan, etrafındakilerin de verimini engelleyen pek çok insan var.
“ÖSS’ye ne gerek var?” diyenlerden değilim. Ülkemizin genç nüfus yoğunluğunu,fakültelere alınacak öğrenci sayısının iş dünyasının istihdam ihtiyacını göz önüne alınarak oluşturulduğunu; yoğun talep içinden dilini iyi kullanabilen, okuduğunu anlayıp doğru yorumlayarak seçtiği dalın donanımına sahip gençleri seçmek elbette en doğrusu.
Yalnız en doğru seçimi oluşturmak o kadar kolay değil. Kolay olmadığı şuradan belli ki ilki 1974’te başlayan sınav; 1982,1987,1999,2003,2006’da olmak üzere tam beş defa sistem değişikliğine gitti. En son olarak da 2010’da çift aşamalı sisteme tekrar dönüş yapacak. Bu yılki soru sayısı değişikliklerini de sayarsak ortalamada beş yılda bir değişmiş gibi oluyor.
Bu kadar sistem değişikliğinin öğrenciler üzerindeki olumsuz etkilerini hiç unutamam. Moralleri bozulmuş, kafalarında cevaplayamadıkları bir yığın soru, neredeyse test sorularından daha çok bu konuda konuşmaya başladıkları dönemlerdir.
Benim her zaman öğrencilerime söylediğim, sistem üzerinde konuşarak, yorum yaparak zaman kaybetmenin gereksiz olduğu, konu eksiklerimize odaklanıp bol test çalışması yaparak çalışmamız gerektiğidir. Zira diğer konular üzerinde geçirilen süre boşa kürek çekmekten başka bir işe yaramaz. Bizi puan olarak hiçbir yere götürmez.

Ne demişler
“Ben, hiçbir zaman başarısız olursam neler olacağını düşünmem. Çünkü bunları düşünmeye başladığınızda ister istemez olumsuz bir sonuca yoğunlaşırsınız. Eğer konunun üzerine atlıyorsam başarılı olacağımı düşünüyorumdur; başarısız olursam neler olacağını değil.”
Michael Jordan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder