26 Mart 2012 Pazartesi

Bebek anı defteri

Ozan'ıma kendi ellerimle yaptığım anı defteri, hep sağlıklı, neşeli, mutlu, güzel anılarla dolsun.Canım torunum,Ozan'ım hoş geldin...(İstek olursa yapılış aşamalarını da resimli anlatımını yayımlarım.)

1 Mart 2012 Perşembe

Okulda değerler çatışması…

Armağan ERCAN

Armağan ERCAN

Okulda değerler çatışması…
Geçenlerde bir okurumun anlattıkları bana yıllardır okullarda yaşadıklarımı anımsattı.
“Okul idaresi, öğretmenler benim çocuğuma karşı sanki elbirliği yapmış; sürekli üstüne gidiyorlar. Yok efendim, saçlarını bağlamıyormuş, eteğinin boyu kısaymış. Allah aşkına bugünde bunların ne önemi var ki? Hem benim kızımdan başka sanki böyle davranan yok…” ve böylece sürüp gidiyordu anlattıkları.
Bu konu, gerçekten idarenin öğretmenlerle, öğretmenlerin hem kendi aralarında hem öğrencilerle aynı zamanda idareyle sık sık çatışmaya girmesine neden olan bir sorundur.
İnsanların hayat süreci içinde kendilerine özgü değer yargıları vardır. Örneğin din, giyiniş tarzı, saç şekli, temizlik alışkanlığı, konuşma biçimi, görgü kurallarına uyma, ahlak anlayışı, vb... kimse bunların üzerinde tartışmak ve bunları değiştirmek istemez.
Öğrenciler de bu meselelerde iletişime kapalıdırlar.
Değer tartışması ve çatışması birbirinden farklıdır.
Bu konuda “okul yönetmelikleri, tebliğler dergileri” ne derse desin, okul idaresi bunları uygulamak için ne kadar çabalarsa çabalasın bu iş çoğu zaman öğrencilerle sürtüşmeye kadar gider.
Eğer öğretmen kazanımlarına ve gereksinimlerine dokunan öğrenci davranışlarına karşı ben iletisi göndermek, somut veriler göndermekte zorlanıyor ve çocuk şaşkına dönüyorsa işte o zaman öğrenciyle değer çatışması yaşıyor demektir.
Oysa her konuda olduğu gibi bu konuda da öğretmen öncelikle öğrencilerin güvenini kazanmalı,
İlk önce ve en önemlisi çocukları sevmeli, bunu onlara göstermeli,
Etkili bir danışman olmalı.
Öğrencilerle sık sık ve birebir görüşmeli, her görüşmede sorumluluğu öğrenciye bırakmalı,
Öğrencilerin değerlerine saygılı olmayı öğrenmeli,
Her konuda çocuklar iyi tanınmalı,
Terapi yerine geçecek gurup çalışmaları, bireysel çalışmalar ya da kendilerini anlatacakları kompozisyonlar yazdırılmalı,
Öğrencinin kendi değerini daha iyi tanımasına yardımcı olmalıyız.
Bir öğretmen olgunluğuna erişmeliyiz.
Yani gerekirse hatamızı da kabul edebilme olgunlunu göstermeliyiz.
Bir öğretmen olarak bunları başarabildiğimizde hem kendimizi etkili bir öğretmen olabilmeyi sağlamış oluruz hem de öğrencilerimizle yaşadığımız ya da yaşayacağımız değerler çatışmasıyla da baş etmiş oluruz.
Velimizin yukarıda sözünü ettiği yanlış anlamalara da neden olmayız.
Burada söz konusu olan, öğrencinin giyim tarzına, zevkine, değerlerine müdahale değil; mensubu olduğu topluluğun kurallarına uygun davranmaktır.
Bunun ayrımına vardığımız zaman giyim kuşam okulda, hatta ülkede sorun olmaktan çıkacaktır.
Bu kadar basit…
 

Anadolu liseleri hâlâ farklı mı?

Anadolu liseleri hâlâ farklı mı?

Armağan ERCAN

Armağan ERCAN

E-Posta :aercan@bursahakimiyet.com.tr
"MEB'in Anadolu liseleri konusunda, kafası çok karışık. Bu okulları sıradanlaştırmak için elinden geleni yaptı." 
“Önce seçilmiş öğretmenlerin bu okullara gelmesinin önü kesildi, sonra yabancı dille eğitim yapmalarına son verildi, sonra da mahalledeki liselere bile Anadolu lisesi tabelası astı.
Bu kararlardan bir kısmı yargıdan döndü, bir kısmını kendi rafa kaldırdı, bir kısmını ise hala inatla sürdürüyor.
Benim bu noktada bir türlü anlayamadığım nokta ise milyonlarca veli ve öğrencinin hala bu okullar için yarışması.
Hem de varlarını yoklarını bu işe dökerek, hem de çocukluklarını yaşamayarak…
Sakın dershanelerin gazına gelmiş olmasınlar!..”
Uzun zamandır bu konu hakkında yazmayı düşünüyordum. 
Abbas Güçlü'nün yukarıdaki yazısını okuyunca gerçekten bu Anadolu lisesi diye nitelendirilen okulların eski durumlarını koruyorlar mı? Sorusu bir kere daha aklıma takıldı.
Çocuklarımın ilkokul sıralarında, o çocuk yaşlarda verdikleri mücadele geldi gözümün önüne. 
Sokakta oynamayı seven oğlumun öğretmeninin yönlendirmesiyle nasıl eve kapanıp test kitaplarına gömüldüğünü, 
Sınıfta, özel ders alan, dershaneye giden arkadaşlarının yanında eksik kalmamak için kızımın nasıl çabaladığını,
Benim gibi milyonlarca velinin, benim çocuklarım gibi milyonlarca çocuğun yaşadığı sıkıntıları anımsadım.
Çocuk yaşta “yarış atı” olmasın gerekçesiyle ilköğretim sonuna alınan sınavlar için gösterilen çabanın da pek kalır yanı yoktu eskisinden.
Birinci, ikinci, üçüncü derken iki basamaklara kadar çıktı bu liselerin sayısı illerde.
İlk uygulamalarda Türkçe bile zor anlatabilirken İngilizce anlatıp çocukların kafasını iyice karıştıran fen bilgisi, matematik öğretmenlerinin sayısı az değildi ortaokul kısmında.
Lisede durum daha da vahimleşti. 
Fizik, kimya, biyoloji, matematik dersleri İngilizce oldu bu defa.
Türkçe sorularla Anadolu lisesine girmek için yarışan, yine lise sonrası ÖSS'de üniversite için çabalayan çocukların düştükleri durumları, o çelişkilerin yarattığı sıkıntıyı yıllarca bu okullarda çalışmış biri olarak da çok iyi bilirim.
Bu okulların geldikleri durumu yukarıdaki yazı çok güzel özetlemiş.
Yapılan her çalışma, uygulama kafamızı karıştırıyor; insan yaşananları mantıklı bir zemine oturtamıyor
Durum böyle olunca da hep aynı soru geliyor akla: 
Bu işten kimler menfaat sağlıyor, kimler paralarına para katıyor, para kazanma hırsıyla kimler kimleri gazlıyor?
Yoksa vatandaşın gördüğü bu aksaklıkları, çelişkileri herkesin hele yetkililerin görmemesi mümkün değil.
Çıkarlar söz konusu olunca gözler kör, kulaklar sağır oluyor; akıllar da tutuluyor anlaşılan…

Yeni nesil öğretmen…

Yeni nesil öğretmen…

Armağan ERCAN

Armağan ERCAN

E-Posta :aercan@bursahakimiyet.com.tr
Geçen hafta ele aldığım bu konuda değişik kanallardan bana ulaşan öğretmen arkadaşlarımdan olumlu görüşler aldım. 

O yazımda, MEB Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürü’nün sözlerine yer vermiş, bu kavramın içeriği hakkında söyleşmiştik. 
Bunun yeni bir buluş olmadığını, biz “Öğretmen Okulu” öğrencilerine ilk yıldan son yıla kadar bu bilgi, duygu ve düşüncelerle yetiştiğimizi hatırlattı bana arkadaşlarım.
Ben de 1972 yılı baskısı olan C. Binbaşıoğlu’nun Öğretim Metodu kitabını karıştırınca arkadaşlarıma hak verdim. 
Orada maddeler aynen şöyle sıralanıyordu: 
* İyi bir öğretmen, bireysel ve küme çalışmalarına elverişli metot ve teknikleri kullanır.
* İyi bir öğretmen, insanları anlamaya ve onlarla çalışmaya önem verir.
* Etkili küme çalışmaları için uygun metotlar kullanır.
* Öğrencilerinde disiplin geliştirir
* İyi bir öğretmen elde edilen başarıyı takdir eder.
* Öğrenciyi gayrete getirir ve ilerideki öğrenim için tedbir alır.
* İyi bir öğretmen, kendisinin meslek bakımından sürekli olarak gelişmesi için sorumluluk alır….
Bu maddeler daha birçok “iyi öğretmen” özellikleri olarak devam ediyor.
Gerçekten de meslek dersleri denilen bu derslerden sorumlu olduğumuz bilgileri öğrenmek, iyi notlar almak için her yıl nasıl çalıştığımızı anımsadım.
Bir okuyucumun söylediği gibi yeni nesil öğretmen tanımlamasıyla Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. 
Sadece öğretmenlik mesleğine talip olan gençlerimize bu bilgiler, bu dersler, bu ruh, mesleğine saygı duyguları verilsin,
Ülkemizin öğretmen ihtiyacı tam olarak tespit edilsin,
Üniversitelerin öğretmen yetiştiren fakültelerine alınan öğrencilerle, mezun olanlar dengesi kurulsun yeter.
Öğretmen adaylarının “atanamamalarla” mesleki şevkleri kırılmasın o daha çok yeter...
ÖSYM’den YGS duyurusu!!!
2010 veya 2011-ÖSYS’ye bir Başvuru Merkezi aracılığıyla başvurmuş olan ve öğrenim bilgilerinde değişiklik olmayan adaylar, sınav ücretini yatırdıktan sonra başvurularını bireysel olarak internet aracılığıyla ÖSYM’nin http://ais.osym.gov.tr internet adresinden T.C. Kimlik Numarası ve şifreleri ile yapabileceklerdir.
1 Nisan 2012 tarihinde yapılacak YGS için, başvuru sonuçlarına bağlı diğer hazırlık çalışmalarının hemen başlaması zorunlu olduğundan başvuru süresi uzatılmayacaktır.
2012-ÖSYS adaylarına önemle duyurulur.
ÖSS adayları, bu ince noktaları sakın kaçırmayın, aman ha, sonra suç sizde olur...

Sömestr tatilimi nasıl değerlendirebilirim?

Sömestr tatilimi nasıl değerlendirebilirim?

Armağan ERCAN

Armağan ERCAN

E-Posta :aercan@bursahakimiyet.com.tr
İnsana çok uzun gelen, haftalarca bekledikten sonra kavuşulan, “nasıl geçti anlayamadım” dedirten bir zaman dilimidir, sömestr tatili.
Okuldayken bitmek bilmeyen saatlerden, haftalardan sonra; aslında şöyle sırtımızı arkaya yaslayıp gönlümüzce geçirilen zaman olmalı bana göre bu ara tatili.
İnsan, en iyi kendi bilir; kendini dinlenmiş hissettiren uğraşları.
Bazen bu, hiçbir şey yapmamaktır.
Saatlerce boş oturmaktır.
Hatta bir yerlere boş bakmak bile olabilir…
Beklerken bir türlü gelmeyen, yaşarken de çok çabuk geçen bir zaman dilimidir ya bu süre,
O zaman kıymetini de çok iyi bilmeliyiz aslında.
Uzmanların söylediklerine kulak vermek en akıllıca olanı bana göre.
* Kitap, dergi, gazete okuyun, çocuğunuzun da okumasını sağlayın.
*Çocuklarınızla kitapçılarda dolaşıp hem birlikte vakit geçirme hem de onun istediği  kitabı alma fırsatını yaratın.
*Sinemaya, tiyatroya, sirke,… gidin ailece.
*Çocuklarınızla birlikte vakit geçirme yollarından birini daha yaratın hayvanat bahçesinde. 
* Doğayla iç içe olacağınız yerlerde birlikte aktiviteler yapın.
* Bunlar küçük çaplı yarışmalar olursa, anneyi babayı arada bir yenerse çocuk, onun için hiç unutulmayan sömestr tatilleri arasında yerini alır bu neşeli saatler.
*Arkadaş, akraba, ev ziyaretleri yapın. 
*Hep okulla ev arasında geçen günlerden sonra böyle değişik ortamlar onun dinlenmesinde etkili olur.
* Arkadaşlarıyla buluşup onlarla birlikte okul dışı etkinlikte bulunmaları da iyi gelecektir ona.
* Bu arada ödevlerin yapılması için zaman ayırmayı da ihmal etmemelerini sağlayın.
* Ödevler yapılırken derslerin eksik konularını tamamlama çalışmalarını da yaptırmalısınız.
* Karne, bize hangi dersin biraz daha üzerinde durulması gerektiğini gösteren bir belgedir.
* Bundan dolayı karnedeki en düşük notlardan başlanarak o derslerin hangi konularındaki anlaşılmayanlarını tespit etmek ve öğrenmek için de bir fırsattır sömestr.
Her ne kadar bir haftasını geride bırakmış da olsak…
Bu seçeneklerin içinden birkaçı size, dolayısıyla da çocuğunuzun durumuna en uygun olanlarını seçip uygulayabilirsiniz bu hafta.
Yaratıcı olmanız yeter… 
Önemli olan neşeli, huzurlu, mutlu saatlerin oluşturduğu günleri yaşamak
Kendini dinlenmiş hissetmek, ikinci döneme yepyeni bir enerjiyle başlamaktır.
İyi tatiller…