Anadolu liseleri hâlâ farklı mı?
"MEB'in Anadolu liseleri konusunda, kafası çok karışık. Bu okulları sıradanlaştırmak için elinden geleni yaptı."
“Önce seçilmiş öğretmenlerin bu okullara gelmesinin önü kesildi, sonra yabancı dille eğitim yapmalarına son verildi, sonra da mahalledeki liselere bile Anadolu lisesi tabelası astı.
Bu kararlardan bir kısmı yargıdan döndü, bir kısmını kendi rafa kaldırdı, bir kısmını ise hala inatla sürdürüyor.
Benim bu noktada bir türlü anlayamadığım nokta ise milyonlarca veli ve öğrencinin hala bu okullar için yarışması.
Hem de varlarını yoklarını bu işe dökerek, hem de çocukluklarını yaşamayarak…
Sakın dershanelerin gazına gelmiş olmasınlar!..”
Uzun zamandır bu konu hakkında yazmayı düşünüyordum.
Abbas Güçlü'nün yukarıdaki yazısını okuyunca gerçekten bu Anadolu lisesi diye nitelendirilen okulların eski durumlarını koruyorlar mı? Sorusu bir kere daha aklıma takıldı.
Çocuklarımın ilkokul sıralarında, o çocuk yaşlarda verdikleri mücadele geldi gözümün önüne.
Sokakta oynamayı seven oğlumun öğretmeninin yönlendirmesiyle nasıl eve kapanıp test kitaplarına gömüldüğünü,
Sınıfta, özel ders alan, dershaneye giden arkadaşlarının yanında eksik kalmamak için kızımın nasıl çabaladığını,
Benim gibi milyonlarca velinin, benim çocuklarım gibi milyonlarca çocuğun yaşadığı sıkıntıları anımsadım.
Çocuk yaşta “yarış atı” olmasın gerekçesiyle ilköğretim sonuna alınan sınavlar için gösterilen çabanın da pek kalır yanı yoktu eskisinden.
Birinci, ikinci, üçüncü derken iki basamaklara kadar çıktı bu liselerin sayısı illerde.
İlk uygulamalarda Türkçe bile zor anlatabilirken İngilizce anlatıp çocukların kafasını iyice karıştıran fen bilgisi, matematik öğretmenlerinin sayısı az değildi ortaokul kısmında.
Lisede durum daha da vahimleşti.
Fizik, kimya, biyoloji, matematik dersleri İngilizce oldu bu defa.
Türkçe sorularla Anadolu lisesine girmek için yarışan, yine lise sonrası ÖSS'de üniversite için çabalayan çocukların düştükleri durumları, o çelişkilerin yarattığı sıkıntıyı yıllarca bu okullarda çalışmış biri olarak da çok iyi bilirim.
Bu okulların geldikleri durumu yukarıdaki yazı çok güzel özetlemiş.
Yapılan her çalışma, uygulama kafamızı karıştırıyor; insan yaşananları mantıklı bir zemine oturtamıyor
Durum böyle olunca da hep aynı soru geliyor akla:
Bu işten kimler menfaat sağlıyor, kimler paralarına para katıyor, para kazanma hırsıyla kimler kimleri gazlıyor?
Yoksa vatandaşın gördüğü bu aksaklıkları, çelişkileri herkesin hele yetkililerin görmemesi mümkün değil.
Çıkarlar söz konusu olunca gözler kör, kulaklar sağır oluyor; akıllar da tutuluyor anlaşılan…
“Önce seçilmiş öğretmenlerin bu okullara gelmesinin önü kesildi, sonra yabancı dille eğitim yapmalarına son verildi, sonra da mahalledeki liselere bile Anadolu lisesi tabelası astı.
Bu kararlardan bir kısmı yargıdan döndü, bir kısmını kendi rafa kaldırdı, bir kısmını ise hala inatla sürdürüyor.
Benim bu noktada bir türlü anlayamadığım nokta ise milyonlarca veli ve öğrencinin hala bu okullar için yarışması.
Hem de varlarını yoklarını bu işe dökerek, hem de çocukluklarını yaşamayarak…
Sakın dershanelerin gazına gelmiş olmasınlar!..”
Uzun zamandır bu konu hakkında yazmayı düşünüyordum.
Abbas Güçlü'nün yukarıdaki yazısını okuyunca gerçekten bu Anadolu lisesi diye nitelendirilen okulların eski durumlarını koruyorlar mı? Sorusu bir kere daha aklıma takıldı.
Çocuklarımın ilkokul sıralarında, o çocuk yaşlarda verdikleri mücadele geldi gözümün önüne.
Sokakta oynamayı seven oğlumun öğretmeninin yönlendirmesiyle nasıl eve kapanıp test kitaplarına gömüldüğünü,
Sınıfta, özel ders alan, dershaneye giden arkadaşlarının yanında eksik kalmamak için kızımın nasıl çabaladığını,
Benim gibi milyonlarca velinin, benim çocuklarım gibi milyonlarca çocuğun yaşadığı sıkıntıları anımsadım.
Çocuk yaşta “yarış atı” olmasın gerekçesiyle ilköğretim sonuna alınan sınavlar için gösterilen çabanın da pek kalır yanı yoktu eskisinden.
Birinci, ikinci, üçüncü derken iki basamaklara kadar çıktı bu liselerin sayısı illerde.
İlk uygulamalarda Türkçe bile zor anlatabilirken İngilizce anlatıp çocukların kafasını iyice karıştıran fen bilgisi, matematik öğretmenlerinin sayısı az değildi ortaokul kısmında.
Lisede durum daha da vahimleşti.
Fizik, kimya, biyoloji, matematik dersleri İngilizce oldu bu defa.
Türkçe sorularla Anadolu lisesine girmek için yarışan, yine lise sonrası ÖSS'de üniversite için çabalayan çocukların düştükleri durumları, o çelişkilerin yarattığı sıkıntıyı yıllarca bu okullarda çalışmış biri olarak da çok iyi bilirim.
Bu okulların geldikleri durumu yukarıdaki yazı çok güzel özetlemiş.
Yapılan her çalışma, uygulama kafamızı karıştırıyor; insan yaşananları mantıklı bir zemine oturtamıyor
Durum böyle olunca da hep aynı soru geliyor akla:
Bu işten kimler menfaat sağlıyor, kimler paralarına para katıyor, para kazanma hırsıyla kimler kimleri gazlıyor?
Yoksa vatandaşın gördüğü bu aksaklıkları, çelişkileri herkesin hele yetkililerin görmemesi mümkün değil.
Çıkarlar söz konusu olunca gözler kör, kulaklar sağır oluyor; akıllar da tutuluyor anlaşılan…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder