Armağan ERCAN
E-Posta :aercan@bursahakimiyet.com.tr
Okulda değerler çatışması…
Geçenlerde bir okurumun anlattıkları bana yıllardır okullarda yaşadıklarımı anımsattı.
“Okul idaresi, öğretmenler benim çocuğuma karşı sanki elbirliği yapmış; sürekli üstüne gidiyorlar. Yok efendim, saçlarını bağlamıyormuş, eteğinin boyu kısaymış. Allah aşkına bugünde bunların ne önemi var ki? Hem benim kızımdan başka sanki böyle davranan yok…” ve böylece sürüp gidiyordu anlattıkları.
Bu konu, gerçekten idarenin öğretmenlerle, öğretmenlerin hem kendi aralarında hem öğrencilerle aynı zamanda idareyle sık sık çatışmaya girmesine neden olan bir sorundur.
İnsanların hayat süreci içinde kendilerine özgü değer yargıları vardır. Örneğin din, giyiniş tarzı, saç şekli, temizlik alışkanlığı, konuşma biçimi, görgü kurallarına uyma, ahlak anlayışı, vb... kimse bunların üzerinde tartışmak ve bunları değiştirmek istemez.
Öğrenciler de bu meselelerde iletişime kapalıdırlar.
Değer tartışması ve çatışması birbirinden farklıdır.
Bu konuda “okul yönetmelikleri, tebliğler dergileri” ne derse desin, okul idaresi bunları uygulamak için ne kadar çabalarsa çabalasın bu iş çoğu zaman öğrencilerle sürtüşmeye kadar gider.
Eğer öğretmen kazanımlarına ve gereksinimlerine dokunan öğrenci davranışlarına karşı ben iletisi göndermek, somut veriler göndermekte zorlanıyor ve çocuk şaşkına dönüyorsa işte o zaman öğrenciyle değer çatışması yaşıyor demektir.
Oysa her konuda olduğu gibi bu konuda da öğretmen öncelikle öğrencilerin güvenini kazanmalı,
İlk önce ve en önemlisi çocukları sevmeli, bunu onlara göstermeli,
Etkili bir danışman olmalı.
Öğrencilerle sık sık ve birebir görüşmeli, her görüşmede sorumluluğu öğrenciye bırakmalı,
Öğrencilerin değerlerine saygılı olmayı öğrenmeli,
Her konuda çocuklar iyi tanınmalı,
Terapi yerine geçecek gurup çalışmaları, bireysel çalışmalar ya da kendilerini anlatacakları kompozisyonlar yazdırılmalı,
Öğrencinin kendi değerini daha iyi tanımasına yardımcı olmalıyız.
Bir öğretmen olgunluğuna erişmeliyiz.
Yani gerekirse hatamızı da kabul edebilme olgunlunu göstermeliyiz.
Bir öğretmen olarak bunları başarabildiğimizde hem kendimizi etkili bir öğretmen olabilmeyi sağlamış oluruz hem de öğrencilerimizle yaşadığımız ya da yaşayacağımız değerler çatışmasıyla da baş etmiş oluruz.
Velimizin yukarıda sözünü ettiği yanlış anlamalara da neden olmayız.
Burada söz konusu olan, öğrencinin giyim tarzına, zevkine, değerlerine müdahale değil; mensubu olduğu topluluğun kurallarına uygun davranmaktır.
Bunun ayrımına vardığımız zaman giyim kuşam okulda, hatta ülkede sorun olmaktan çıkacaktır.
Bu kadar basit…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder