Kompozisyon dersi niçin önemliydi? |
|
31 Ekim 2011 Pazartesi |
aercan@bursahakimiyet.com.tr |
“İyi yazmak demek, aynı zamanda iyi düşünmek, iyi duymak,iyi anlatmak; yani hem kafa hem ruh, hem de zevk sahibi olmak demektir.” BUFFON
Geçen haftaki yazımda “Kompozisyon dersinin önemi” üzerinde durmuş, bir filmden yola çıkarak bu dersin insan hayatının akışını nasıl değiştirdiğini, insanın hayata bakışını değiştirmede nasıl etkili olduğuna değinmiştim. 2004- 2005 Öğretim yılında, son kez okutulan Türk Dili ve Edebiyatı dersinin adıyla birlikte içeriği de değişmişti. “Türk Edebiyatı” ve “Dil ve Anlatım” olmak üzere iki ayrı ders haline gelmişti. Böylece, Türk Dili ve Edebiyatı dersinin not ağırlığının %30’unu oluşturan Kompozisyon dersi de kaldırılmış oldu. Kırılma burada yaşandı. Öğrenciler, okulda da tıpkı dershanedeki gibi hem ders kitabında hem öğretmen desteğiyle, artık sadece test çalışmalarına yöneldi. Bir konu üzerindeki duygularını, düşüncelerini, yorumlarını doğru sözcüklerin diziminden oluşmuş anlamlı tümceler ve onların bir araya gelmesinden oluşan paragraflarla değil; kendilerine hazır verilen beş seçenekli şıklarda, kendinden hiçbir şey katmadan sadece verilenler içinden doğru yanıtı bulmaktan ibaret bir yaşamın içinde oldu. Alıntı paragraftaki görüşlere katılıp katılmadığına bakmaksızın, yorum yapma fırsatı verilmeksizin… Bu dersin kaldırılması için nasıl bir sebep bulundu bilmiyorum ama benim gördüğüm, yaşadığım sebepler arasında en önemli neden, beni bile şaşırtan Edebiyat öğretmenlerin tutumlarıdır. *Kompozisyon kağıtlarını okuyup değerlendirmek “zor” geldiği için “İkinci yazılıyı test yaptım. Zaten ÖSS’deki paragraf soruları kompozisyon sayılır” bahaneleri… *Kağıdı değerlendirirken öğrencinin yazdıklarının tekniğe uygun olup olmadığına, konudan sapma yapıp yapmadığına bakmadan sadece “kendisi gibi” düşünüp düşünmediğine göre değerlendirmesi, *Edebiyat bölümündeki örneklerden yararlanabilme ufkunu öğrencilere verememiş olmaları… Bütün bu eksik ve yanlış tutumlar öğrencilerde bıkkınlıklara, “ben yazamıyorum” gibi özgüven kaybına neden oldu. Velilerin de çocuğunun yaşadığı sıkıntılardan dolayı bu derse bakışı hep olumsuz oldu. Toplumda olup bitenleri elbette sosyologlar analiz edip belki elli sene sonra sonuçlarını bulacaklardır. Benim öngörüm, kendini tanımakta, anlatmakta; karşısındakini tanımaya çalışmada, anlamakta sıkıntıları olan insanların oluşturulduğudur. Böylece birbirini tanımayan, anlamayan, anlamak istemeyen toplum olma yolunda hızla ilerlemekteyiz. |
Kompozisyon dersi niçin önemliydi? |
|
31 Ekim 2011 Pazartesi |
aercan@bursahakimiyet.com.tr |
“İyi yazmak demek, aynı zamanda iyi düşünmek, iyi duymak,iyi anlatmak; yani hem kafa hem ruh, hem de zevk sahibi olmak demektir.” BUFFON
Geçen haftaki yazımda “Kompozisyon dersinin önemi” üzerinde durmuş, bir filmden yola çıkarak bu dersin insan hayatının akışını nasıl değiştirdiğini, insanın hayata bakışını değiştirmede nasıl etkili olduğuna değinmiştim. 2004- 2005 Öğretim yılında, son kez okutulan Türk Dili ve Edebiyatı dersinin adıyla birlikte içeriği de değişmişti. “Türk Edebiyatı” ve “Dil ve Anlatım” olmak üzere iki ayrı ders haline gelmişti. Böylece, Türk Dili ve Edebiyatı dersinin not ağırlığının %30’unu oluşturan Kompozisyon dersi de kaldırılmış oldu. Kırılma burada yaşandı. Öğrenciler, okulda da tıpkı dershanedeki gibi hem ders kitabında hem öğretmen desteğiyle, artık sadece test çalışmalarına yöneldi. Bir konu üzerindeki duygularını, düşüncelerini, yorumlarını doğru sözcüklerin diziminden oluşmuş anlamlı tümceler ve onların bir araya gelmesinden oluşan paragraflarla değil; kendilerine hazır verilen beş seçenekli şıklarda, kendinden hiçbir şey katmadan sadece verilenler içinden doğru yanıtı bulmaktan ibaret bir yaşamın içinde oldu. Alıntı paragraftaki görüşlere katılıp katılmadığına bakmaksızın, yorum yapma fırsatı verilmeksizin… Bu dersin kaldırılması için nasıl bir sebep bulundu bilmiyorum ama benim gördüğüm, yaşadığım sebepler arasında en önemli neden, beni bile şaşırtan Edebiyat öğretmenlerin tutumlarıdır. *Kompozisyon kağıtlarını okuyup değerlendirmek “zor” geldiği için “İkinci yazılıyı test yaptım. Zaten ÖSS’deki paragraf soruları kompozisyon sayılır” bahaneleri… *Kağıdı değerlendirirken öğrencinin yazdıklarının tekniğe uygun olup olmadığına, konudan sapma yapıp yapmadığına bakmadan sadece “kendisi gibi” düşünüp düşünmediğine göre değerlendirmesi, *Edebiyat bölümündeki örneklerden yararlanabilme ufkunu öğrencilere verememiş olmaları… Bütün bu eksik ve yanlış tutumlar öğrencilerde bıkkınlıklara, “ben yazamıyorum” gibi özgüven kaybına neden oldu. Velilerin de çocuğunun yaşadığı sıkıntılardan dolayı bu derse bakışı hep olumsuz oldu. Toplumda olup bitenleri elbette sosyologlar analiz edip belki elli sene sonra sonuçlarını bulacaklardır. Benim öngörüm, kendini tanımakta, anlatmakta; karşısındakini tanımaya çalışmada, anlamakta sıkıntıları olan insanların oluşturulduğudur. Böylece birbirini tanımayan, anlamayan, anlamak istemeyen toplum olma yolunda hızla ilerlemekteyiz. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder